Kategoriler
Barcelona Eleştirel

Bir Joan Miro gezisi sonrası, günümüzde “sanatçı” olma rehberi..

Kısaca: Sürekli saçmalayabiliyorsan, ve onlara yeterince anlam yükeleyebiliyorsan ve doğru bir çevrede insanların beğenisine sunabiliyorsan, eserlerin bir süre sonra değer kazanabilir…

Bir sanat galerisine gittiğinizde kendinizi salak gibi mi hissediyorsunuz? Duvardaki resimlere baktığınızda “aa bunu benim çocuğum da yapabilir” ne var ya bunda mı diyorsunuz?. Aslında yanlız değilsiniz. Dünya nufusunun belkide ayrıcalıklı %1’i harici herkes bu soruyu kendini soruyor. Bu %1 lik kısımıda bu konularda o kadar yeteneksiz ki, zaten ne gösterseniz şaşkınlık içinde kalıp size hayranlık duyar. (Bir sır daha vereyim, herkes onlara parası için katlanıyor.)

Yukarıda söylediklerimin tabiki her durum için geçerli olmayacağını söyleyebilirim ama çoğu durum için katılıyorum galiba. Dünya koca bir market olmuş. Bu market kendini heryerde gösteriyor. Serbest piyasa ekonomisi felsefesi içinde erimeyen ve paraya dönüştürülemeyecek bir değer nerdeyse yok diyebilirim. (nerdeyse diyorum çünkü hala bir tarafım bilimsel kalmak istiyor)

Sanat da bu sistem içinde yerini almış durumda, sanat ve sanatçı aslında kimsenin umrunda değil. Hi. bir soruna üretecekleri bir çözüm yok. Devamlı kendi kendilerine bir rol biçiyorlar. Kimse bunu onlardan istemiyor. Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.

Tabiki bunu öylesine yapmıyorlar. İllaki herkesin bu işten bir beklentisi var. Kimi dikkat çekmek istiyor. Hatta dikkat bağımlısı. Kimisi kapitalizm-sanat ilişkisini çoktan çözmüş, mal üretim dolaşıma sokan bir tüccar gibi parasının peşinde. Kimisi de yapacak daha iyi birşeyi yok, zaten aileden gelen nessilerce zengin. Kendi zengin çevresi içinde, “ya işte o da öyle bir çocuk, yapıyor birşeyler desin” diye uğraşıyor. Çoğu küçüklük,gençlik yaşam travmalarını atlatamamış koca bir ergen.

Mesela sanatçılar içinde en çok anlamadığım grup performans sanatçıları. Yani zaten sanat dallarına bakış açım çoğunun scam olduğuna dair kuvvetli şüpheyi içinde barındırıken, performans sanatçılarını görünce gerçekten kaçıyorum. Hayatımda bu kadar “scam” bir grup görmedim. Varoluş amaçlarının sadece “dikkat çekmek” üzerine olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Eğer bunu gerçekten inanarak yapıyorlarsa, tanrıdan dileğim onlara dikkat etmesidir. 🙁

Sanatçılar içinde bir diğer anlamadığım grup ise bu yazının başlında olan Joan Miro tarzı sanatçılar oldu. İnsan koca bir tuale sadece bir tane çizik çekerek nasıl başarılı bir sanatçı olup, kendine barcelona’nın en güzel yerinde müze açtırıp, girişine 10 euro bilet kestirebilir. Bu sadece Miro için de geçerli değil, maalesef al picasso’yu vur kandinsky’ye. (Bir de bunları öğrenemediğin için seni ortamlarda ezerler).

Düşününce bu durumun böyle olmasını açıklamanın bir sürü sebebi var. Bunun içinde ulus devlet inşasından, vergiden kaçınmaya, kültürel sınıfların oluşturulmasından kapitalizme kadar bir çok açıdan düşünüp eleştirebiliriz. Ama artık bunlara da gerek duymuyorum. Eleştireceğiz de ne olacak, 3 5 kişi bu yazıyı okuyup ya onay verecek ya da cahilsin sen diyecek. Ömrümden boş yere zaman çalacaklar. Hiç gerek yok. Onun yerine sanat ortamlarında yükselmeninin zorlu sürecini kısaca size söyleyeyim, eğer işi bırakıp sanat camiyasına girecekseniz boş ümitlere kapılmayın.

1- Ne kadar ve ne süre saçmalayabilirsiniz?

Malesef artık çocuk değilsiniz. Saçmalama sınırlarınızı çok fena kıstılar. Saçmalama konusunda öğrenilmiş bir çaresizliğiniz var. Bir iki saçmalarsınız, sonra mantığınız rahatsız olur. Inception filmindeki bilinç altı insanları gibi üstünüze saldırmaya başlar. Sonra hemen bildiğiniz konfor alanına geri dönemk istersiniz. Uzun süre saçmalamak rahatınızı kaçırır.

İlk başta çevreniz de size saçmaladığınız için tahammül edemez. Kendi kendinize yapsanız bile insanlara anlatmaya çekinirsiniz. İzole olmaya başlyabilirsiniz. Cesaretinizi kırabilirler. Çevrenizdeki bütün insanları, daha önceden kurduğunuz bir mantık-çıkar ilişkisine göre seçtiniz. Bir anda değişim yaparsanız bir süre sonra size tahamül edemezler. Bu yüzden hızla sanatçı çevrelerine girmeniz gerekebilir.

Sanatçı çevreleri de sizin saçmalama seviyenizden çok yüksekte saçmalar. Orada da saçmaladıklarınız çok orjinal olmaz. Ya da anlattığınız hiçbirşey ilk başta tam anlaşılmaz. Yine kendinizi rahatsız hissedersiniz. Bu dönem bir ara dönem olduğundan baya rahatsız edici olacaktır.

Yavaş yavaş izole olup yanlız kalacaksınız. Aslında bu bir bakıma iyi birşey, ama eğer sıkılmıyorsanız. Kendiniz bulmanıza yardım edecektir ve dünyaya bakış açınızı keşfedeceksinizdir. Ama dediğim gibi bu bir süreklilik gerektirir.

Tabi bunun yan etkisi olarak karar verme mekanizmanız da baya allak bullak olacaktır. Gidip en mantıksız şeyleri sırf daha eğlenceli olabileceği için seçmeye başlayacaksınız.

Eğer ben düzenli ve tutarlı saçmalamayı hayatımın amacı yapacağım ve bundan hiç sıkılmayacağım derseniz, sanatsal üretiminizin temelini oluşturacaksınız. iyi şanslar.

not: sırf bunun sanat akımı var (dada)

2- Saçmaladıklarım nerede ve kime sergilenecek?

kimsenin olmadığı bir yerde devrilen ağaç

Sanat kurumsallaşmış bir mekanizma. Hem devletler hem de özel sektör bütçelerinden inanılmaz miktarları her yıl binlerce festival bianel gibi etkilikler için ayırıyor. Galerileri, koleksiyoncuları, eleştirmenleri ile aslında günümüzde sanat kocaman fildişi kuleleri olan bir kurum.

Dolayısıyla ben iki tane seramik yaptım “wow” diyerek maalesef sanattan herhangi bir fayda elde etmeniz mümkün değil. Amaçlarınızı daha başından iyi belirlemeniz lazım. Ben sanat eseri satarak hayatını kazanacak bir sanatçı mı olacağım, yoksa ben toplumun öncelikli veya sorunlu konularına dikkat çeken bir sanatçı mı olacağım.? Merk etmeyin, bu kısımda da hiçbirşey yapmadan bir sürü para kazanan insan mevcut ama daha çok uğraşmanız lazım.

Öyle ya da böyle, kime hitap ettiğiniz, yani müşteri kitleniz her işte olduğu gibi bunda da çok önemli. Bu gün bütün sanatçılar ve sanat eserleri aslında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda günlük değer biçilen hisse senetleri gibi. Sanatçı ve sanatı gün geçtikçe değerlernen bir yatırım hissesi. Önemli olan doğru müşteriye (izleyiciye) reklamı doğru şekilde yapılıyor mu? Sanatçının veya sanatı bütün değerini belirleyen şey bu. Hatta son zamanlarda bunun için bir application yazdılar. Sanatçının son 25 yıldaki etkinliğine göre, sanat eserilerine ve kendine bir değer biçiyor. Geleceği parlak ya da durağan sanatçı gibi değerlendirmelerde bulunuyor. Uygulamanın ismi Limna.

Bu kısmı şu kısa hikaye ile kapatıyorum. Bir tane pet şişe su, markette 0.5 lira, seyyar satıcıda 1 lira, restorantta 5 lira, gece kulübünde 50 lira ve belkide uçakta 100 lira. Su aynı su, sadece satıldığı yer farklı. O yüzden birşeyi gerçek değeri nerede satıldığı ile alaklıdır.

3- Değerimi belirlemek için gereken üçüncü kişiler ve kurumlar?

Ünlü bir laf vardır. “Your net worth is your network.” Yani toplam değeriniz, bağlı olduğunuz çevre ve tanıdığınız insanlar kadardır. Bu o kadar doğru bir laf ki…

Aynı şey sanat camiası için de geçerli. Herkes bir köşe başını tutma ve orayı kendi tandıkları insanlarla kurumsallaştırma peşinde. Sanat galerileri, kolleksiyoncular, kuratörler, sanat danışmalar, eleştirmenler, sanatçılar vs vs. Bütün bu camia içinde herkesi yeri ve herkesin ağırlığı o kadar önemli ki… Çünkü değerinizi bizzat bu insanlar belirleyecek. Hangi galerinin sanatçısı olduğunuz, hangi kuratörü tanıdığınız, hangi festivalere ve sergilere katılacağınızı belirler. Yakından uzaktan birbirileri ile alakalı olduğu sürece her türlü sergiye, yaptığınız işin içeriğine bile bakılmadan alınırsınız. (Dün çizdiğiniz karalamanın bu gün değerli olmasını beklemiyorsunuz değil mi?)

Bu sebeple insan ilişkileri sosyallik çok önemlidir. Bütün etkinliklere katılıp, insanların kafası şarapla iyi bir hal almışken tanışıp, iletişim kurmalı ve bu iletişim kanallarını her zaman canlı tutmalısınız. Bütün fuarların temel amacı budur. Herkes birbirinin nasıl işine yarayabileceğini birbirine bu fuarlarda ispatlar. Bunu iyi yapanlar daha başarılı olurken, bunu başaramayanlar ise zamanla hevesini kaybederler. Bir nevi hem sanatçı hem de iş adamı olmanız gerekmektedir.

Boş, saçma ve eğlenceli konuşmayı beceremiyorsanız bu işe bulaşmayın ve kendinize bir galeri arayın. En azından biraz yüzde alırlar ama en azından sizin yerinize bunu yaparlar. (galerilerin işlevini de ksıaca anlamış oldunuz.)

Bir düşünün, yukarıdaki şeyi ilk siz yapsanız kimsenin haberi olur muydu?

art = business

4- Birçok kurum ve zengin neden sanat eseri alıyor?

Eğer bu işin içinde değillerse genelde vergiden düşmek için alıyorlar. Yani o parayı devlete bağışlayacağına en azından ileride bir değeri olma ihtimali olan şeylere yatırım yapıyorlar. Ve şirketlerinin duvarları boş kalmıyor.

Bunun en komik örneğini Madrid’deki BBVA binasının bodrumunda gördüm. Bu yazıyı yazmama sebep olan Miro’nun birkaç eseri, hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın, çok saçma bir yerde sırf duvar boş kalmasın diye gelişigüzel asılmıştı. 🙂 Aşağıda bunun kanıt fotografını buraya bırakıyorum.

Bunun gibi 5 tane Miro, BBVA’nın en saçma yerinde korunaksız bir şekilde duruyordu. Herhalde bunları onlar dagörmek istememiş olmalı.

Bu işin içinde olanlar ise, sanatçının değerini arttırmak için manipülasyon yapıyorlar. Devamlı eserleri birbirden döngü şeklinde alarak, sanatçının satılan bir sanatçı olduğu imajını çiziyorlar. Böylece diğer insanlara da, bak bu sanatçı şu an da çok popüler çok eseri satılıyor diyerek, ellerinideki diğer şeyleri gerçekten satıyorlar.

Bunun en somut örneği maymun nft’lerinde yaşandı, Döngüsel satışlarla basit maymun jpg leri değerli hale getirildi ve daha sonra influencerlara yüksek fiyatlardan satıldı.(ya da belkide bedava verildi). Ama buna yatırım yapan diğer insanlar ise bu jpg’leri gerçekten değerli sanarak aldı.

İşte böyle sanat dünyası…

Sonuç:

Toparlayacak olursam, sanat aslında çoktan Leonarda da Vinci zamanlarındaki gibi artistik bir yetkinliğin dışa vurumu olduktan çıktı. Aslında herşey dönüp dolaşıp yaptığınız şeylerin, ileride ne kadar değerli olacağını izleyicinize (müşterinize) hayali olmayan, somut verilerle kanıtlamanıza bağlı. Çünkü sizi sanat camiasının aktörleri “değerli” olarak nitelendiriyorsa, zaten ondan sonra kimse yaptığınızın içeriği ile gerçekten ilgilenmiyor.

Tabi Size kendi kendinize tatmin için birşeyler yapamaya devam edebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir