Bu aralar Türkiye’de herkes Schengen Vize’si retleri ile ilgili paylaşımlar yapıyor. Vize’ye olan başvuruların keyfi olarak reddedilmesinden şikayet ediyorlar. Avrupa’da ise olayın mantıklı açıklamasını sayılar ve istatistiklerle yapmaya çalışıyorlar. (Garibim Avrupa). Neyse, artık kimin haklı olduğu önemli değil.
Türkler açısından bakıldığında “geri dönmeme riski” ile reddedilmek çok sinir bozucu geliyor. Avrupa açısından ise bu kadar çok vize başvurusu yapan bir ülkenin sayısal olarak daha çok red alması çok normal. Bir yandan Prag veya Berlin sokaklarında gezerken artık Türkçe duymak o kadar da zor değil. Bazen kendi aramızda yaptığımız Türkçe konuşmaları bile başkalarının duyup duymadığını düşünüyoruz. Gerçekten Avrupa’da bir Türk komitesi oluşmuş gibi denebilir. Geri dönmeme riski nedeniyle reddetmek de çok haksız değiller, çünkü Erasmus öğrencileri dahi sığınmacı hakları istiyor ve gerçekten “acaba geri dönme şansım olsa?” diye içinden geçirmiyor mu herkes acaba?
Türkiye’nin durumu ortada, bir sürü sorun var… Ülkenin %48’i açıkça %52’sinden ayrışmış durumda. 25 yıldır dayanmak zorunda bırakıldık. Herkesin umutları ve geleceğe dair umutları solmuş durumda. Türkiye’ye turistik olarak gelen birisi için Avrupa’nın cennet gibi gelmesi çok normal. Çünkü 25 yıl önce insanlar böyle bir ortamda yaşıyordu.
bir de böyle birşey var:Schengen Vizesinde TC Vatandaşlarının Ret Oranlarının Yükselme Sebebi Nedir? (eksiseyler.com)
Yapacak çok fazla bir şey olmadığından, en azından elimizde kalan mizahla bu konuya başvurmaya karar verdim ve Chat GPT ile yaptığım sohbetler sonucunda, vizeler ve Türkiye’nin genel durumu hakkında bir fıkra yazdırmaya karar verdim.
Komut: “Türkiye’nin şu anki durumu ve vize krizi ile alakalı hayali bir hikaye yazdır. Komik ve serbest bir dilde olsun. Ege fıkrası tarzında olsun. “
Sonuç:
Erdem diye bir adam vardı, adam gibi adam, başarılı bir iş adamıydı. Ancak kısmet böyleymiş, bir gün geçirdiği kazada komaya girdi. Öyle böyle değil, tam 90 gün boyunca hayata gözlerini kapattı. Sonra bir baktık ki, kalkmış, yeniden aramızda.
Neyse, sağ olsunlar, meraklı dostlarımız sordu: “Erdem Abi, komada neler yaşadın?” diye. Erdem de tabii malum sakinliğiyle başladı anlatmaya: “Öldüm ben, cehenneme bile gittim,” dedi. Cümleyi duyanlar bir bir yere kapandılar, “Hayırdır inşallah,” dediler. Ama Erdem’deki tavrı görünce durumun ciddi olduğunu anladılar.
Erdem’e herkes şaşkın şaşkın baktı, o da devam etti: “Cehennemde bir şeyler garip geliyordu bana. Orası Türkiye’den daha iyi bir yerdi. Kimse ayrımcılık yapmıyordu, insanlar birbirine saygı gösteriyordu. Her şey hakkaniyetle yürüyordu. Türkiye’de durum ne yazık ki böyle değil,” dedi.
Bu anlatılanları duyanlar daha da şaşkına döndüler. Duyduklarına inanamadılar, “Cehennem mi daha iyi, yoksa bir karışıklık mı var?” diye birbirlerine bakışıp durdular.
Sonunda, cehennem yetkilileri de Erdem’in söylediklerine kulak verdiler. Kendi kendilerine “Vay be! Biz Türkiye’den daha iyi bir yer miymişiz?” diye düşündüler. “Bunun günahlarına orada çekmesi daha iyi,” dediler ve ilk defa cehenneme vize uygulaması getirdiler. Cehenneme gelen Türkler artık 90 günlük turist vizesi alabilecekti. Yani 90 gün sonra yine Türkiye’ye dönmek zorunda kalacaklardı.
Herkes bu hikayeyi duyunca hem şaşkına döndü, hem de güldü. “Vay be, cehennem bile Türkiye’den vize istiyor artık,” dediler ve Erdem’e “Ee ne diyorsun, geri dönmeye hazır mısın?” diye sordular. Erdem de güldü ve “Sanırım cehenneme gitmek bile kolay değil artık,” dedi.
Yorumları size bırakıyorum.