Kategoriler
Eleştirel Madrid Prag

İspanya’da oturma izni alırken, ülkeden çıkmak isterseniz almanız gereken kağıt “Regresso”.

Uzun süredir yoktum. Ne yaptım, bir sürü işle uğraştım vs derken zaman geçti gitti. Yazma alışkanlığım zaten yok. Bu yüzden daha fazla kaybetmemek için şimdi klavyeyi kırar gibi yazmanın tam sırası.

Bu aralar neler yapıyorum? Eve 3D printerım geldi, kendimi biraz ona adadım. Chat GPT sayesinde kod yazdırıp ufak projeler yapıyorum vs. Aslında doktora tez izleme sürecine girdim. Ondan beri biraz beynimi saldım diyebilirim.

Geçen gün otururken yine İspanya anılarından bahsederken komik bir şey geldi aklımıza. Zamanında oturma kartı için başvururken, bin türlü süreçten geçtiğimiz bir dönem oldu. Bunları şimdi anlatmaya kalksam bu konu dağılır ama aklımda kalan en komik şeylerden birisi şuydu.

Sanırım oturma kartı için başvurumuzu yapmıştık, ama oturma kartı gelmeden önce ve vize bittikten sonra arada 3 aylık bir limbo süresi oluyor. Bu süreçte ülkeye girip çıkamıyorsunuz. Ya da girip çıkmak için “Regreso” diye bir şeye başvurmanız lazım.

Regreso denilen izin kağıdını sadece polisten alabiliyorsunuz. Neyse benim de yine doktora ile alakalı bir sebepten Türkiye’ye gitmem gerekti. Tesadüfen bu gitme zamanı, bu limbo zamanına denk geldi.

Zaten bürokrasiden bayağı sıkılmış ve hafif traumatize olmuş olan bizler, bir de başımıza bu kağıt çıktı diye hafif endişelendik. Ama yapacak bir şey yoktu.

Challange 1 : Parmak İzi.

Bu regreso kağıdını alabilmenin ilk diğer şartı, oturma izni için başvurduğunuzda parmak izinizin alınmış olması. Parmak izi için yukarıdaki bütün süreçleri tekrar tekrar geçmeniz ve bunun için öncesinde bir randevu almamız lazım. Eğer zamanınız yoksa geçmiş olsun. Parmak izi alınmadan regreso kağıdını almak mümkün değil.

Biz bu parmak izi işini yapmamıştık. O gün gittik ve üst katta parmak izini verdik. Sonra da aşağı inip regreso kağıda başvurduk diye hatırlıyorum. Yani ikisini de aynı gün içinde yapmayı başardık.

Regreso verecek olan memur, bu yaptığımızı görünce inanamadı. Aşağıda ne kadar ağladınız da bunu başardınız dedi. Evet cidden aynı gün içinde iki bürokratik iş yapmak İspanyol doğasına geleneğine göreneğine aykırı.

Challange 2 : Randevu Alma

Zaten çalışmayı çok sevmeyen İspanyollar, korona geldikten sonra ön randevu sistemine geçti. Randevuları da inanılmaz kıstılar. Sonra üstüne bir de Ukrayna savaşı patlak verdi. Maalesef sede’de randevu bulmak için, baya iyi Java script bilmeniz ya da Chrome uzantıları kullanabilmeniz gerekiyor. Neden mi? Çünkü randevular çıktıktan 10 dakika içinde her yerde her şekilde bitiyor.

Aynı zamanda maalesef bu randevu sistemi 90’ların internetinden kalma ve aşırı arkaik. Tabii ki sitenin İngilizce tercümesi yok. Siteyi Google Translate’den İngilizceye çevirirseniz bu sefer de tuşlar çalışmıyor. Neden? Çünkü sayfaların İspanyolca isimleriyle birbirlerine bağlamışlar. Yuh!

Yüzlerce İspanyolca seçenek arasından tam kendinize uygun olanı bulduğunuzu zannediyorsunuz. Bilgileri giriyorsunuz sonra o da ne, randevu bitti. Sırf bunun için sede sayfasını otomatik doldurup, programladığım tuşlara uygun zamanlarda basarak, bütün süreci otomatize eden bir Chrome uzantısı yaptım.

Şu linkten sizde indirebilirsiniz: https://chrome.google.com/webstore/detail/auto-clicker-autofill/iapifmceeokikomajpccajhjpacjmibe

Nasıl kullanıldığını anlatmıyorum, çünkü zaten merak ediyorsanız okuyabilirsiniz.

Bu program sayesinde web sitesine girdikten sonra sayfada gereken bütün karmaşık bilgiler kendiliğinden dolarak “next-next-next” tuşuna basıyor ve sizi randevu saati ve yeri sayfasına kadar tabiri caizse itekliyor. Tanrıya şükürler olsun hala sitelerine captcha yüklememişler de takır takır geçtim bu süreçleri.

Neyse, zar zor “Carabencel” polis merkezinde uygun bir tarihte yer bulduk. Evet, evden uzaktı ama olsun. Yeter ki işimiz hallolsun. O günü beklemeye başladık.

Challange 3: Formulario Doldurmak ve Para Yatırmak

İspanya’da devletle alakalı bir işiniz varsa mutlaka en az iki sayfadan oluşan ve detaylıca bilgilerinizi içeren bir formulario doldurmanız gerekiyor. Daha sonra da doldurduğunuz bu formun id numarası ile formada belirtilen ücreti kendi NIE numaranızla bir bankanın ATM’sinden yatırmanız gerekiyor. ATM’den de fiş yazdırmanız lazım. Bunun için BBVA ATM’lerini öneririm. Fişi almadan gitmeyin.

Challange 4 : Sıra Beklemek

Carabencel isminden de anlaşılacağı üzere kara bir bançel gerçekten. Ne bir ağaç ne bir gölde. Tam bir kara kuru sıcak biryer.

Cahil Köpeklerin bir bölümünde, eğer kendinizi özel hissediyorsanız, gidin bir Avrupa ülkesinin yabancılar şubesinde bekleyin demişlerdi. Gerçekten öyle. Aynı gün içerisinde o kadar az randevuya göre en az 100 metre kuyruk beklemek ve polisler tarafından devamlı bir şekilde azarlanmak kaçınılmaz.

En kötü ihtimalle, güvenlikten geçerken saçma bir sebepten sizi azarlıyorlar. Mesela benim üstümde bir şey öttü, öten şeyi çıkarırken yavaş çıkardım diye azarlandım. Bir süre sonra bu azarlara karşı alışıyorsunuz, içini sormuyor oluyorsunuz. Ama bu süreçte tabii üzülüyorsunuz.

Neyse, biz de randevu günü sıraya geçtik, bekliyoruz. Arkamızdan bir ses geldi. Bir baktım arkamızda bir kadın Firdevs Yöreoğlu gibi kendini yavaşça yere atıyor. Ne oluyor ya dedik. Hemen birkaç kişi yardıma koştu. Kadın yardıma gelenleri kovuşturdu. Ortamda bir karmaşa hakim oldu. Sonra polis geldi. Kadın süper kötü oyunculuğu ile “ay benim şekerim var vs vs” gibi çeşitli bahanelerle sıra beklemeden içeri girdi.

Evet, bütün o şovun aslında çakal bir İspanyol kadının sıra bekleme performansı olduğunu zorda olsa anladık. İçimizden altın Oscar ödülünü ona doğru gönderirken, biz de çeşitli bayılma numaraları yaparak acaba sıradan yırtar mıyız diye düşündük. Neyse ki o kadar geniş değiliz.

Bu arada bu sıradır randevudur, her türlü işkenceyi eğer avukatımız olsaydı da çekecektik. Herkes o lanet sırada güneşin altında kapıda hapishane mahkumu gibi beklemek ve azar işitmek zorunda çünkü. Bir kapalı gölgelik alanda yapılsın ki zaten.

Sonuç:

Günün sonunda regreso adlı bir A4 kağıdı alarak eve döndük. Ben İstanbul’a gittim, sınavlarıma girdim. Sonra geri döndüm. Dönerken kağıdı sormadılar bile.

Yılar sonra ne hissettiğim:

Bu günlerde Prag’da geçici oturmaya başvurmak gereken bir durum oluştu.

Yaptığımız şeyler şunlar:

Avukat tutmak,

Birtakım formlar doldurmak,

Sağlık sigortası yaptırmak,

Çekçe konuşan bir temsilciyle içişleri bakanlığına gitmek. (Görevli genç bir kızdı ve İngilizce de biliyordu, ama bir kere travmatize olduk artık. Maalesef devlet daireleri beni çok geriyor.)

İçişleri bakanlığından başvuru sırasında toplamda 2 dakika bile sürmeyen bir işlemle, 90 günlük geçici vize oluşturmaları. (Buna bridge vize deniyormuş, vize tipi: aile birleşimi)

Bütün işlemin 30 dakika sürmesi. (Ve belki de şansımıza her şey seamless oldu.)

Hiçbir şey için devletin ekstra para kesmemesi.

Ve inanır mısınız gözümden bir damla yaş süzüldü. Gizlemeye çalıştım.

Altüstü bir vize verip göndermek varken, uğraşıp durduğun eskiden kalmış bir sistem… Hala traumatizeyim.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir